31 Aralık 2017

Kısa Öyküler

Ağustos 1999'dan bir kare,
Seydimen, Balaban, Barak Ovası
Kimiz ve Ne Yapıyoruz?

İşte bu bereketli topraklardan çıktık. Bu verimli toprakların ve güzel insanlarının hikâyesini yazmaya, anlatmaya ve çektiğimiz veya derlediğimiz fotoğraf ve videolarla tanıtmaya çalışıyoruz. Belki unuttuğunuz, belki kaybettiğiniz, belki arada bir hatırladığınız ve belki de hiç zihninizden atamadığınız o hasret dolu geçmişinizden hatıralar ve hikâyeler bunlar. 
Dr. Göksel Tiryaki
Yoldaki Taşlar

"Yoldaki Taşlar", kısa bir yol hikâyesidir.
Şimdilerde, hemen hemen tüm tarlalar antep fıstığı ağacı olduğu, köylerde pek kimse kalmadığı veya muhtemelen insanlar biraz daha bilinçlendiği için sanırım pek rastlanmıyor. Fakat bir zamanlar, ara sıra duyulan "yol ve takım sökmek" diye bir tabir vardı Barakeli’nde. Yani önceden veya resmî olarak tayin edilmiş sınırları uyanıklıkla az bir miktar genişletme çabasıydı bu. Oysa aynı zamanlarda toprak yollardaki taşları tekmelemekten ‘hıyde’sinini (yemeni) eskitenler de oluyordu böyle. Her şeye rağmen hayatı güzelleştiren pek farkında olmadığımız böyle davranışlardır biraz da.

Bir 'Gavurma' Bir Ekmek

Gaziantep'teki eski öğrencilik günlerimizden geriye kalanlardan biri...

09 Kasım 2017

Barak Kadınları

Onlar ninelerimiz, analarımız, ablalarımız, bacılarımız...
Yani bizim emektar kadınlarımız...

Nedir Barak?

İçten ve derin bir çığlığa dönüşmüş, yanık zurna sesidir bir de...

"Çağırırım, çağırırım da Leyli duymaz,

Leyli rahat uykusunda, ne bilsin..."

Feriz Bey kitabımızdaki beş öyküden sonuncusuna Sultan Ana'dan esinlenerek Sultan adını koymuştum. Duyduklarım çerçevesinde kurmaca (hayal ürünü) bir hikâye yazmıştım orada.

Anam ile ziyaretine gittiğimiz, Sultan Ana'nın üvey kızı Bedriye Bibi (Hala) ise hem Sultan Ana'yı, hem babasını ve onun Barak odasını, hem de daha pek çok kişi ve o dönemin koşullarını kısa kısa anlattı dili döndüğünce aşağıda, minnettarız kendisine, yaşasın onun gibi bütün hakiki Barak anaları ve kadınları...

Elimizden pek bir şey gelmiyor ama Bibimizin ondan yana "Telâhı (Talihi) kötü..." diye bahsettiği Sultan Ana sanırım artık hiç unutulmayacak...

Barak yöresinde yaptığımız kısa söyleşiler devam ediyor ve edecek inşallah...

Bu sefer, bundan yaklaşık 80 yıl öncesine ait köy yaşımından bazı kesitler dinliyoruz. Azimli bir kızın hızlı şekilde nakış öğrenmesi, hayvancılığın en önemli geçim ve yaşam kaynağı olduğu o günlerde, "nahır"a sağıma gitmek ve bu "ağaran"ların (süt ürünleri) kullanımı...

Bu arada aşağıdaki videonun 2:09'uncu saniyesinden iyi bir özet: "Tovvv, tov tov tov..."

Barak Türküleri

Barak yöresine ait ve çoğu tarafımca çekilmiş arşivimdeki kimi fotoğrafları kullanarak düzenlemeye çalıştığım videolarla bazı bizim türküler...




23 Ekim 2017

Bir Zamanlar Barak

İşte, aşağılarda sözünü ettiğimiz ve o eski adamların oynadığı ağır Barak halayı havalarından birisi daha, zurnayı çalan merhum Irza oğlu Paşa. Bu Barak ezgisine, Cahit Tanyol'un makalelerinde yer alan bir kısım eski Barak fotoğrafları ile buradaki arşivimizde yer alan bazı eski resimler eşlik ediyor:

24 Ağustos 2017

Barak'ın Ağır Halay Havaları

Barak oyunlarının en ayırt edici, farklı ve güzel yanı, bence, tıpkı içli ve yanık uzun hava türküleri gibi, özellikle eski adamların başını çektiği ağır ilerleyen uzun halaylarıdır. Halay başında, elinde sallanan bir mendil veya yağlık (başa sarılan uzun ve geniş örtü) ile iyi bir oyun bilen olur ve halayı bütünüyle o yönlendirir. Halay çok hareketli olmaz, genelde çoğu davetli katılır, upuzun olur, ağır aksak ilerler, halaydakiler baştaki oyuncunun oyununu hem seyreder hem de eşlik eder. Bazen halay başı veya halaydan biri türkü de söyler. İşte bu ağır halay havalarından örnekler:
   

23 Ağustos 2017

Barak'ın Sözlü Aktarım Geleneği

İster türkü olsun, ister şiir, ister mesel, isterse tarihçe, bugün Barak Kültürü adına ne varsa bunların hemen hepsi sözlü aktarım geleneğinin bir eseridir. İyi tarafı bazı bilgi ve değerlerin günümüze kadar aktarılabilmiş olması, ancak bu aktarımın doğası gereği eksik ve hatalı yanları da olabilir ve muhtemelen olmuştur da. Eskinin eğitim ve maddi olanaklarını düşününce, insan daha fazla bir beklentiye giremiyor maalesef. Fakat umarım artık teknolojinin de katkısı ile bu sözlü aktarım geleneğini aşan eserler ortaya çıkar ve artar. Yine de her şeye karşın bugün elimizde olanlar ve kalanlar sözlü aktarıma dayalı bu kayıtlardır:

'Kanatlı': "... İşte alıştık (öğrendik) bunları, Hafız rahmatlık söyledi, Sâdin rahmatlık, alıştık..."

İşte tüm o Barak Türküleri ve ezgileri, her şeye rağmen özellikle Barak odalarında yüzyıllardır dilden dile, nesilden nesile bu şekilde aktarılarak günümüze kadar gelmiştir.

21 Ağustos 2017

"Bizim hayatlarımız çok güzel geçti!"

Bu yaz, boz (yarı olgun-baklavalık) antep fıstığı zamanı köyde, ağabeyimin fıstık işleme tesisinde yine güzel hasbihâllerim oldu gelenlerle. Elbette temel gündem maddemiz yine eskilerdi. Artık yenilerle çok fazla muhatap olduğumuz için mi, yoksa yenileri çok bildiğimiz için mi böyle oluyor, bilmiyorum! Neyse, bizim komşu Gılcan (Alaçalı) köyünden Cuma Göğebakan (Tabbaş Cuma) emmi ile bir ara muhabbetimiz koyulaştı ve telefona eskilerden birkaç anekdotu kaydettim.

Seydimen'in asıl kurucusu olan dedemin babası Hüfney (Hanifi) Ağa'nın tahminlerime göre yaşam aralığı 1860-1925 yılları olmalı. İşte Cuma emmi, onun bazı merhum oğulları (emmi dedikleri oğulları oluyor) ve merhum torunları (ismen hitap ettikleri torunları oluyor) ile olan çocukluk ve gençlik anılarını böyle anlattı:

12 Temmuz 2017

Simalar

Kimler yok ki bu Aralık 1993 tarihli kayıtta; Sâdın Emmi, Hâtın Hala, Mühümmet Emmi ve çocukluğumun köyündeki neredeyse tüm büyükler var. Mekân, dedemin odasının hemen yanı, bizim eski kerpiç evin arkası...
"Sonra aşina yüzler vardı köyde 
Şimdi çoğu hatıralarda kalmış simalar 
Bir ağaç gölgesinde veya duvar duldasında 
İki bardak çaylık, birkaç cıgaralık 
Hasbihâl anlarından ancak geride kalanlar…" Dr. Göksel Tiryaki

Bu arada, her kim ilk akıl etmişse bu düğünleri videoya çekmeyi, fena etmemiş sanırım, yoksa geçmiş geniş bir kesim için bütünüyle bir hayale dönüşecekti belki. Kimler yok ki yine 1993 yılına ait aşağıdaki düğün videosunda. Seydimen'den, Nohu'dan, Çütlük'ten ve daha nerelerden nice aşina yüzler, elbette çoğu anılarda kaldı artık. Sanki bir dönemin geçidi gibi. Gerçi böyle diyoruz ama belki bunları görmenin ne faydası var diye düşünen de vardır şimdi...

Esasında sözü Edip Emmi'ye getirecektim, efsane bir insandı rahmetli. Hoş bir anekdot da yaşanmış kayıtta, burada harika bir sohbeti tetiklemiş yine ve lafını da etmiş sonunda:

Abdurrahman Emmi: "Bu videolar fotoğraflar da her şeyi alıy artık..."
Edip Emmi: "Şapkanın kirini de alıy mı?"
Zübeyr Emmi: "Aha bak alıy haa..."
Edip Emmi: "Alsın baba, valla..."

Rahmetli Edip Emmi ve kardeşlerinin neşesinden, tatlı sohbetinden keşke daha çok olsa etrafta, ne çok ihtiyaç var.

29 Haziran 2017

Barak Havaları

Dr. Göksel Tiryaki'nin Barak Kitapları
Kısmet işte, bu bayram, hep aklımda olan bir şeyi yaptım. Rahmetli Irza Efendi'nin oğlu Şahan'a köyde denk gelmem de iyi oldu. Şahan ile bizim 'kılba bağ'a gittik. Bir zeytin ağacının altında, Şahan'dan birkaç Barak ezgisini çalmasını rica ettim, sağ olsun o da kırmadı.

Eskiden en az iki gün süren köy düğünlerinde, abdallar sabah erkenden ahali toplanana kadar düğün evinde (yakınında, dam başında veya bir duvar kenarında) 'nobat'a (nöbet) durup uzun uzun ağır havalar çalarlardı. İşte bu hava da, o eski ağır havalardan biri olmalı. Şahan, "Kesik Kerem" dedi bu ezgiye ama bir başkasının merhum Paşa'dan duyduğunu söylediği "Deli Abdalın Karıştırması" şeklindeki yakıştırma adı da hoşuma gitti doğrusu:

Yine Şahan diyor ki Ceren, İsa Balı ve Bey Mayıl türkülerinin ezgileri aslında aynı:

Bey Velet:

Yumma:

Ali Paşa:

'Garıp':

Bu sefer 'Boz (Yarı Olgun) Antep Fıstığı' zamanı, bir Ağustos günü çağırdım Şahan'ı köye...

Sakın unutma, bu topraklar hiç kolay yurt olmamış!

İskân:

Eğer bu toprakların uşağıysan (çocuğuysan), belki yirminde, belki otuzunda, belki kırkında, belki ellinde, belki altmışında veya yetmişinde ama bir gün dokunacak bu havalar sana da, sadece gününü bekle...

"Hanı o eski beyler, nicoldu (nerede)?":

'Kanatlı':
"Kılıçoğluyum der ki tarikatta yerim var,
El âlem içinde de namus gayret ârım var,
Hacı Bektaş derler pirim var,
Hey ağalar da malumatım alır; ser,
(Hey ağalar melâmeti mal örter)
Tavlada beygirler var, uyluğun tartar..."

Kılıçoğlu:

"Amanın bir haber salsam da aşirete,
Tez gelir mi ola
Dumana oğlum Muhammedim dumana..."

Dumana (Topal Abdo Türküsü):

Şahan, 'Yanık Kerem' diye ünlenen Barak türküsünün aslında Haco Gelin'in ezgisine çok benzediği söylüyor.

Haco Gelin:

28 Haziran 2017

'Kanatlı' Halay Başında Söylüyor

Bu sefer Aralık 1993, 'Kanatlı' bizim o eski kerpiç evin arkasında, bir yeğeninin düğününde hem halay başı hem de 'İsa Balı'yı söylüyor. Söylenceye göre İsa Balı bir demirci ustasıdır. Köroğlu'nun güzel kızını sever, kızdan da karşılık görür. Ancak kızın babası onaylamaz bu durumu. Kız haber gönderir İsa Balı'ya. Babası 500 atlı seçmiştir onu öldürmeleri için ve buralardan gitmesini ister ondan. İsa Balı kıza cevap verir:
"Beş yüz değil, bin daha seçsinler, ölür de gitmez İsa Balı bu elden..."

Görüntü kalitesi pek iyi değil, yer yer de bozulmalar olmuş ama ses kalitesi iyi ve hele ortam muhteşem. Eskiler, “Adam didiğining (dediğinin) elinden her iş gelmeli” derlerdi. Tabiî yoklukta yetişmenin ve onunla yoğrulmanın etkisi vardı sanırım bunda. Ondan olacak, sonra ilave ederlerdi, “İnsana her şey lazım”. Valla açık söyleyeyim, ben böyle biri olamadım ama her zaman rahatça oynayan insanlara saygı duyarım. Hele doğal şekilde ve içten türkü söyleyenlere hayran sayılırım. Neticede bu bir medeni cesaret işi, kimsenin bozkırda sağlam bir müzik veya oyun eğitimi alacak hâli yoktu ki bir zamanlar. Gerçi hâlâ var mı, o da tartışılır. Öyle mükemmel olmasına da gerek yok bence, sadece rahatsız etmesin yeter aslında. İşte aynı bizim ‘Kanatlı’ gibi böyle:

Yine aynı halaydan güzel bir Barak havası icrası daha:

Barak bu işte...

-"Yavrularım size kurban tatlı canım, ah canım canım..."

İşin özü, ne o köyler kaldı ne de o köylüler, sadece Bey Velet ölmedi yani...

‘Kanatlı’ halay başında, Bey Velet’e nakarat tutuyor yukarıda, artık böyle tempo tutan da pek kalmadı maalesef:

-"Hehehiyy..."

02 Mayıs 2017

'Kanatlı' Söylüyor

Ağustos 1993, Ganime ablamın nişanı, üniversiteyi kazandığım yaz, kaderin cilvesine bakın; 'Kanatlı'nın türkü söylediği bu Barak halayında ben de varım. Ve daha kimler yok ki bu halayda, âdeta Seydimen'in bir dönem tarihinin tüm baş figürleri ve tanıkları yer almış bu kayıtta. Keşke videoyu çeken türküye ve söyleyene biraz daha fazla odaklansaymış diyor insan görüntülere daldıkça. Elimden geldiğince ayıklayıp türküye dair söz ve ezgilerin yer aldığı görüntüleri ortaya çıkarmaya çalıştım. Bu hâliyle de fena olmadı sanki, görüntülerin uyandırdığı tüm duyguları tam olarak tarif etmek gerçekten güç. Yalnız 'Kanatlı', "Dönemin, Dönemin..." diyerek çok güzel yorumlamış bu Barak türküsünü, görüntülerin sonunda Dönesi ile beraber halayda görülüyorlar da.

Yine o geceden çok hoş bir Barak halay ezgisi, o nişanda zurna ve davulu çalanların başında merhum Irza'nın oğulları Paşa ve Şahan gelmektedir bu arada...

Şahan, bu Barak halay ezgisinin adının 'Cezayir' olduğunu belirtiyor:

12 Nisan 2017

Garıp, Bir Zamanların Barak Ovası Hikâyeleri

“Bir zamanda destan olsun dillere”
Barak Ozanı Dedemoğlu


Anadolu’nun çoğu köşesinde yaşayanlar gibi, bu satırların yazarı da köyünden şehre gidenlerden biri oldu. Şimdiye kadar bağımız hiç kopmadı memleketimizle, hâlâ Barak’ın o kızıl rengi baskın toprağına ilgimiz devam ediyor. Ancak şehir hayatının olağan akışının bir sonucu olarak, bu bağ zayıflıyor da. Belki bizden sonrakiler için hepten kopacak. Fakat istedim ki bir zamanlar bizim topraklarda yaşananlar unutulup gitmesin. Küçük de olsa tarihe notlar düşelim, belki bir gün birileri okur ve anlar diye. Nice önemli gelişmeler ve büyük dönüşümler oldu oralarda.

...
Bu kitapta, yalnızca Ağa Oğlu Garıp’ın, Bozkır Bilgesi Hârrik’in, Minik Ceren’in, Bidon Hâlaf’ın, Güzel Şarey’in, Dana Hoca’nın, Hızarcı Şemso’nun, İrbehem Emmi’nin, Azap Gadır’ın, Abdal Irza’nın, Fıstıkçı Müho’nun, Bebek Şaylan’ın, Ağa Torunu Necip’in, Kimsesiz Zeydan’ın, Yapıcı Mâmey’in, Attar Durmuş’un ve Kara Mısdafa’nın öyküleri yer almamaktadır. Onlarla birlikte daha pek çok Baraklı geçmiş karakter, bir zamanların Barak Ovası ve onun dönüşümü anlatılmaktadır.Yalnız kitaptaki tüm kişi ve olaylar, gerçek kişi ve olayları hiçbir şekilde yansıtmamaktadır. Elbette metinlerde, Barak’ın özlü ‘cor’ları (hânekdot) bolca kullanılmaktadır. 
..."

Kitapta yer alan Azap isimli öykünün tamamının linki...

Garip Türküsü'nün kısa bir hikâyesi için: 'Garıp'...

Kitabın satış linki...

Kitabın yayınevi linki...

Aşağıda ise kitabın kapağı, içindekiler, ön söz ve bazı öykülerin ilk sayfaları yer almaktadır:

02 Mart 2017

Güz Günü

'Kanatlı' ile Kasım 2004'te köy muhabbeti, mekân bizim odanın yanı, mevzu bağ, fıstık, tarla, ekim ve diğer iş güç gibi meseleler işte, ayrıca o zamanın köy, çevre ve ortam görüntüleri var:

"Aha bu cor dorgu!"

Merhum Servet Tiryakioğlu Abi, iyi bir akrabanın ötesinde, iyi bir aile dostuydu, tıpkı merhum babası gibi çok çalışkandı. Burada, 'Kanatlı' ile detaylıca bir tarla takım muhabbeti ediyorlar bir Bayram günü işte...

Tercan Tiryaki: "Kanaatkâr ve emeğine güvenen, gerçek emekçi bir adamdı, babamın ekolünden olduğu için hep bir hürmet beslerdim, yolu açık olsun, kısıtlı imkânlarla çocuklarını okutup meslek sahibi yaptı. Kanaatkârlık, emek ve sebat insanı özgür yapıyor, geride kalan hoş bir takdir ve seda. Yol böyle, yolculuğu güzel yaşayanlara ne mutlu. Allah rahmet eylesin." 20.06.2020

25 Şubat 2017

Yaz Günü

Ağustos 2005'te, Boston'a yüksek lisansa gitmeden önce, köye de uğradık, birkaç gün kaldık. Mini kamera yine elimdeydi. Yabanı yazıyı, fıstık ağaçlarını, üzüm tiyeklerini çektim, sonra o kızıl toprakları, tevafuk işte 'haraba'da Nohu'dan Şemen Emmi de girdi kadraja ve tabiî ki 'oda'sının önünde 'Kanatlı' da...

'Âcer ev'in önündeki çam ağaçlarının altında, yazları her ikindi vakti aksatılmadan yapılan o çay muhabbeti saati, sonrasında mekânın detayları ve yüzler takıldı kameraya... 

Ağustosun başında antep fıstıkları daha tam olarak olgunlaşmamış olsa da, biz ağaçların altına çadır serip silkmeye çalışmıştık biraz...

24 Şubat 2017

Bazı Barak Oyun Havaları ve Figürleri

27 Eylül 2003 tarihinden iki hoş görüntü; merhum Zeki Emmi tüm doğallığıyla harika bir halay gösterisi yaparken oğlu Habip de yine halay başında hünerini konuşturmuş:


Yine 27 Eylül 2003 gecesinden, bir 'Barak Düğünü'nün en coşkulu anları:

Ağustos 2017'de çekilmiş Barak'ın bazı oyun havası ezgileri:


23 Şubat 2017

Barak Halayı

Garıp, Bir Zamanların Barak Ovası Hikâyeleri isimli kitabımızdaki "Irza" öyküsünün son paragrafıdır:

"...
Eğlence ve şamata, hem o Cumartesi gününün devamında hem de düğünün sonu olan ertesi gün ikindi vaktine değin kesintisiz sürdü.... Bilhassa içli ve yanık zurna sesinin, davulun ritmik gürültüsü ile ancak bastırıldığı o hüzün dolu anlar, Paşa’nın yüreğindeki sızının gözünde yaşa dönüştüğü hisli zamanlar oluyordu. Çalgıcının, acı da duysa, kendi ruh dünyasını fazla umursamadan, düğüne gelenleri coşturmaya çalışması herhâlde kaderinin ve abdallık zanaatının bir cilvesi olsa gerek. Lâkin o düğünde Paşa, artık babasından kesinkes devraldığı aşiretin baş abdallığı vazifesini, her şeye karşın büyük bir azimle yerine getiriyordu. Sanki atalarından kalma bu mesleğe ve merhum babasına yaraşır bir adam olduğunu, önce kendine, sonra tüm âleme ispat etmeye çalışıyordu."

İyi dinle dost, atalarının ‘iskân’ının çığlığıdır bu duyduğun....

İyi bak dost, düğün salonlarına sığmaz, sığdırılamaz bu halay, çünkü ancak harman yerinde geçmişi yâd edip akar geleceğe doğru...

Büyük Barak göçünün o derin hüznünü, bütün o zorluklarını ise çığlığa dönüşmüş tiz zurna sesi yanık şekilde hatırlatıyor. Geçmişi ve gidenleri 'unutmadık' diyor sanki...

Barak halayının alametifarikasıdır; halaya katılanların elleri, parmaklar birbirine geçecek şekilde avuç içinden birbirini kavramış olmalıdır, öyle parmak ucuyla tutuşarak girilmez Barak halayına!

Eskilerden bir Barak halayı videosu da aşağıda; Emmi koca bir çınar gibi, 'Buradayım ve ayaktayım!' diyor sanki zamana ve mekâna, halaydakiler büyük bir sükûnet ve saygıyla bu ulu çınarı seyrederek eşlik ediyor onun oyununa. Zurna, her zamanki gibi yüzyılların ağıtının çığlığı oluyor, inletiyor ortalığı. Oğlak derisinden davulun gümbürtüsü, her şeye rağmen devam eden hayatın coşkusunu haykırıyor âdeta. Hepi topu iki dakikalık bir video kaydı bu, ama neler yok ki içinde? Düğün sahiplerinden olduğu anlaşılan takım elbiseli ve kravatlı bir abinin Emminin ayağının etrafındaki iri taşları yerden alıp uzağa atması, kıpkırmızı gömleği ve davulunun çomağını vuruşundaki iştiyakla mesleğine saygı duyduğu ve severek yaptığı her hâlinden belli bir aşiret erbabı ve zurnacının işine olan tutkusu üç dikkat çeken husus olarak girmiş kayıtlara mesela:

İşte Barak, Mahey Emmi'nin halaydaki bu harika baş çekme figürüdür bir de. Mahey Emmi'nin tuttuğu beyaz 'yağlık' (Özellikle erkeklerin kullandığı bir tür başlıktır) göç katarının başındaki devenin temsili yularıdır. Göçe yön vermektedir Mahey Emmi tüm bu tavır ve hareketleriyle. Bütün zorunlu iskânlara, dağıtılmalara, sürgünlere, idamlara, baskılara ve zorluklara göğüs gererek ilerlemektedir Mahey Emmi'nin 'halay'ı. Güçlükler ve çileler yıldırmıyor Mahey Emmi'yi, Barak Halayı tıpkı upuzun Barak göçünde olduğu gibi, zamana ve mekâna direne direne ilerliyor, en nihayetinde yaşadığı topraklara adını veriyor Barak...

21 Şubat 2017

Barak Ovası Köyleri

Dr. Göksel Tiryaki Kitapları
Hakiki saha çalışmaları bu yüzden çok önemli işte! Aradan yıllar da geçse değerinden ve öneminden pek bir şey kaybetmiyor.
Barak Ovası Köyleri (1950'li Yıllar)


Barak Oymakları
(Cahit Tanyol'un
Makalesi'nden,
Barak Aşiretleri)
Cahit Tanyol'un 1958 yılında Sosyoloji Dergisi'ndeki "TRAKTÖR GİREN "50" KÖYDE NÜFUS HAREKETLERİNİN VE İÇTİMAİ DEĞİŞMELERİN KONTROLÜ" isimli makalesi, Barak köyleri hakkında yapılmış en kapsamlı tarihi derlemelerden biri sanırım. Üstelik makalenin sonunda, çok önemli bir uyarı da kaleme alınmış, daha o dönemde. Aşağıda bu makaleden bazı sayfalar verilmiştir:
Barak Ovası Köyleri (1950'li Yıllar)
Barak Ovası Köyleri (1950'li Yıllar)

Barak Ovası Köyleri (1950'li Yıllar)
1950'li yıllarda traktörlerin etkisi

1950'li yıllarda traktör sayısı

1940'lı ve 1950'li yılların karşılaştırması

Son söz: "... köyleri boşaltır ve şehirleri boğar."

Yine Hoca'nın, 1962 yılında Sosyoloji Dergisi'nde yayımlanan "Elifoğlu Köyü" isimli makalesi de yöreye ve döneme ilişkin çok önemli bilgi, gözlem ve anekdotlar içermektedir.

13 Şubat 2017

"İşi mühimse, mühimse..."

Hacı Kemal Tiryaki (1941-2015) (Çizim: Halil Gören)
'Kanatlı': "İşie heç fırsat verme, işi mühimse, mühimse... Eliyn ucunnan yapacaksang, acı (azıcık) birez uzak dur şeyle, bir şeye garışma!"

Hayattaki başarısının sırrı, yaptığı her işe büyük bir ciddiyetle yaklaşmasıydı. Yaptığı her işe, resmen kendini verirdi, öyle bir odaklanırdı ki ona ayak uydurmak bile güçtü.

‘tirekili’ olarak bu blogda, yazdığım kitaplarda ve diğer platformlarda yaşadıklarımı, gördüklerimi, duyduklarımı ve hissettiklerimi farklı türlerde yazmaya çalışıyorum. Niyetim ve temennim, Barak kültürünün de Türkiye’deki kültürel hayatın içinde hak ettiği yeri ve değeri bulması, Barak’ın ve Barakların, büyük saygı duymak ve sevmek ile birlikte sadece davul zurna ile anılmaması ve Gaziantep’teki belki de en büyük akraba topluluğu olarak daha iyi tanınması ve bilinmesidir.

Yazdıklarım ve anlattıklarım benim kalemimden çıkıyor olabilir ama tüm bunların arkasındaki esas kaynak babam ‘Kanatlı’dır. Öyle çok sıkı fıkı bir baba oğul ilişkimiz yoktu aslında. Mesafeliydi her zaman. Duygusaldı ama bunu belli etmeyi hiç sevmezdi ve istemezdi. Ama severdi bizi. Yalnız her konuda anlaştığımız da söylenemezdi, ancak saygıda hiçbir zaman kusur etmedik kendisine. Hâlâ da çok büyük saygı duyuyorum, hem kendisine hem de yaptıklarına. Ölmezden bir yıl önceydi, hastane dönüşü dedemden bahsetti. “Bizi burnundan döverdi sanki” dedi. “Vay mı köyden birinin tarla takım sattığını duysun, yanına yaklaşmaya korkardık, sanki biz satmışız gibi” dedi. Sonra da dedemin bu yaklaşımını şu şekilde nasihate dönüştürdü: “Toprak namustur namus. Namus satılır mı?” En sevmediği insan tipi hiçbir işe yaramayan, onun tabiriyle ‘Lopçular’dı. İşte ben Barak’a dair ne biliyorsam, hemen hepsini babam ‘Kanatlı’dan öğrendim. Tüm bunları yapma nedenim de büyük oranda o aslında. Bir nevi o kızıl renkli topraklara da vefa, yoksa işin gücün mü yok İstanbul'da diyebilirsiniz. İmkânı olsaydı eminim o yapmak isterdi tüm bunları. Nasip işte.

12 Şubat 2017

Bozkırda 'Uşak' Olmak...

Kasım 2002, Köyün poyraz harman yeri,
Türker, Mikail ve İlker...
Çocuğa 'uşak' derler Barakeli'nde, toprak çocuğudur onlar, çoğu derin sularla fazla haşır neşir olmamıştır. Fakat toprağın her hâlini bilirler neredeyse. Bir zamanların harman yerleri, işte böyle, çocukların en iyi oyun alanlarıydı her yaşta ve mevsimde. Bozkırlar da dönüştü günümüzde. Harman yerleri duvar ve beton ile doldu, çevrildi etrafları. İsmen artık birer mahalle olan çoğu köy, hem harman yerlerinin hasat telaşına, hem de çocuk seslerine hasret kaldı şimdilerde, zira şehre gitti hemen herkes...

Öne Çıkan Yayın

Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler

"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...