30 Mayıs 2015

Özgür Tiryaki


80 ve 90'lı yıllarda, Babam ile İsmet emminin yaz öğleleri
en revaçta arayışlarından biri, kilim serip böyle yastığa
 sökenecekleri serin gölgelikti, 'Oda'nın 'boyrazı'nda, İsmet
emmiye, Özgür, Yılmaz ve ben eşlik etmişiz burada...
Yazları içine buz atılan metal su satılı (kova)
baş köşede tabiî...
Biraz arkada görülen kerpiç yapı da,
bizim davarın ahırıydı.  
Özgür Tiryaki
(1977-1992)
"Seneye görüşürüzzz, seneye görüşürüzzz", o hayat ve neşe dolu sesinden, çoğumuzun hatırasında son sözleri olarak bunlar kaldı Özgür'ün. Yine bir Eylül günü, 1991 yılında, fıstıklarını toplamış, işlerini bitirmiş ve Çorlu'ya doğru yola çıkma vakitleri gelmişti, arabalarına binerken büyük bir iştiyakla bu sözleri tekrarladığını şimdi gibi hatırlıyorum da, o bir dahaki sene hiç gelmedi rahmetli Özgür için. Bu tarihten yaklaşık altı ay sonra, 04.04.1992 günü, elim bir trafik kazası sonucunda, bu fani alemden ebedi aleme doğru uçup gitti.

Özgür Tiryaki 
(1977-1992)
Özgür Tiryaki
(1977-1992)

Sürekli yeni insanlar nasıl doğuyorsa, ölümler de kesintisiz bir şekilde her an oluyor bu hayatta. Genelde başkalarının ölümleri birer 'haber bülteni' etkisinde kalır hemen herkeste. Pek de umursanmaz. Fakat bazı ölümler öyle değildir, olmaz. Dolayısıyla her insanın öyle ya da böyle hayatından ölümle daha bir yakından tanıştığı bir ilk zaman olmuştur. İşte benim açımdan ölüm hakikatinin adeta bir şimşek gibi dimağımda ilk çaktığı anlardan biri, kuzenim Özgür'ün daha 15'inde vefatıyla olmuştu.

Şu alemde tanıdığım en güleç ve samimi simaya sahip insanlarından biriydi Özgür, o çocuk haliyle bile... Allah meleklerine yoldaş eylesin onu da...

13 Mayıs 2015

Gün ve Zaman


Fotoğraf: Cahit TANYOL, Baraklarda Örf ve Âdet
Araştırmaları, Sosyoloji Dergisi, 9. Sayı, 1954, Sf. 102.
Oldum olası alışamadım şu özel gün kutlanmasına
Hep tuhaf bir haletiruhiye sanki
Zira zamana uyarlı büyüdük biz,
Pek uymazdı kişisel takvimimiz günlere
Her şeyin zamanı vardı, gününden ziyade.

Hayat, biderin toprağa düşmesiyle birlikte
Ekim zamanı başlardı âdeta sıfırdan
Zeytin toplama zamanı gelirdi hemen arkasından
Sonra fıstıkların budam zamanı,
Ta ki kara kış belli edene kadar kendini
Zamharı soğuk ve ayaz zamanıydı
Samanlıktaki sarı arpa samanı, rızkıydı davarın
Belki de yıl boyu aralıksız süren tek meşgaleydi
Baharda Antepfıstığı
Bu kuru saman ve zibili davarın,
O dar ağılların yükü de en çok anacığıma düşerdi ya.

Bahar, beklenen hayırlı günleri muştulayan
Ama bir o kadar da tedirginlik zamanıydı tufandan
Türlü emeğin, belinden* çiftine otundan kalemine*
Epçiğinden* gübresine, ilacına...
Toprağa ve ağaca umutla gömüldüğü zamandı bahar,
Sonrası harmandı, biçer zamanıydı
'Cec*'lerin harman yerini kapladığı,
Sıyırgının*, eleğin, selektörün işlediği zamanlar,
Yani hem bereket hem iş vaktiydi
Nizip'e motorla* sabah erkenden arpa tutmanın* heyecanı da ayrıydı
Ama hiç yetişemezdik 'Kanatlı'nın hızına,
Ucundan yakaladığımız bir yolma zamanı vardı mesela
Barak Ovası'nın daha Mayıs sıcağının enseleri yokladığı zamanlardı
Ravak* yaparken içilecek suyun hangi kucağın altına konulduğu mühimdi
Şahrada*, tekneden kayma ihtimali çocukluk kâbusuydu bir yandan,
Ve bir de garbı yelinin gözlendiği cercer* dövmesi ve harman savurması vardı
Veya patos* zamanı, tercihe kalmış hani,
Antepfıstığı Harmanı
Hatta, palasla* saman çekmeye dahi şahittik.

Ve çorak bozkır yazı
Serin gölgelikler peşinde,
Soğuk su bulma zamanıydı işin curcunasında
Koca yaz neredeyse baştan sona harman zamanıydı
Meşguliyetten,
İşin gücün tınnığıydı*
Ta ki Eylül başında fıstığa girene kadar,
Fıstığın hasat zamanıysa başlı başına bir muammaydı,
Çadırından çuvalına saradından* bendeğine*
Faâlinden* günlükçüsüne bekçisinden hırsızına
Taze Antepfıstığı
Mahrasından* zenbiline* kırmasından silkmesine
Sergisinden telisine* köşker ipinden gıyyığına*
Bozundan* bengine* yaşından kurusuna...
Hep bir koşturmaca.

Hele bir de okulların açılmasına ramak kala
İlla beyaz toprak peşinde koşulan çamur zamanı vardı ki
Kerpiç dam bu, sıvanmazsa dayanamaz ki kara kışa,
Yine de en lezzetlisi şıra zamanıydı
Üzüm kesmenin zahmeti de olmasa,
Elbette, geleceğe dair umutların saklı olduğu
Okul zamanı, bir başkaydı
Bir nevi bu döngünün son noktası
Kara Üzüm
Zamanın yerine artık günlerin devreye girdiği an, yer.

İşte böyle geçti, gidiyor zaman
Dedik ya: güne değil de zamana ayarlıydı takvimimiz
Şimdi, bu geçmişle yoğrulmuş bir faniye
Bahset bakalım şu günden, bu vakitten, o zamandan...

Dr. Göksel Tiryaki

*Bel:çapa
*Kalem:aşılama
*Epçik:her bir antepfıstığı fidanı yeni ekildiğinde yapılan küçük korunak
*Cec:tahıl yığını
*Sıyırgı:yerdeki ürünü iterek toplamaya yarayan küçük alet
*Motor:traktör
*Arpa tutmak:satmaya arpa götürmek
*Ravak:saptan ayrışmamış küçük hasat yığını
*Şahra:saplı hasadın harman yerine taşınması
*Tekne:traktör römorku
*Cercer:saplı harmanı ezen dişli alet
*Patos:sapla ürünü ayrıştıran alet
*Palas:iki sırık arasına gerilen bez
*Tınnık:aşırı fazla
*Sarat:iri gözenekli büyük elek
*Bendek:büyük çuval
*Faâl:yevmiye ile çalışan mevsimlik işçi
*Mahra:yaş sebze ve meyve taşımak için ahşap veya plastik büyükçe kap
*Zenbil:yabanda ürün taşımak için kullanılan demirden veya lastikten büyükçe kap
*Telis:özel bir ipten yapılan kuru fıstık saklama çuvalı
*Gıyyık:çuval ağzı dikmeye yarayan büyük iğne
*Boz:yarı olgun (antepfıstığı)
*Beng:tam olgun (antepfıstığı)
1980'li yıllar, Seydimen'in poyraz harman yeri, beygir ile
çekilen cercere yetişemedik, ama traktörle yapılanına
epey iştirak etmişliğimiz var. Traktörün arkasındaki
cercer ve dövülen de mercimek harmanı...

Öne Çıkan Yayın

Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler

"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...