27 Haziran 2023

Miryağ

Koyunların oldum olası yeri ayrıdır nezdimde. O uysal ve cana yakın yanları bambaşkadır; muhteşem bir varlık başlı başına… Artık pek davar yok Barak köylerinde, eskiden her köyün sürüleri olurdu. Sürülerin içinde çobanın peşi sıra diğer koyunları yönlendiren bir koyun olurdu; ta kuzuluğundan belli olurmuş bu koyun… Anamdan duydum: “Ne o, Miryaa kuzu kimi (gibi) peşingden düşmiy” dedi birine…

Miryağ koyun kuzuyken anasının yanından hiç ayrılmazmış, büyüyünce de çobanın peşini bırakmaz; sürüyü kolaylıkla yönlendirmesine yardımcı olurmuş… Diğer koyunlar “Miryaa”nın arkasına düşer sıralanırmış…

Bu da susuzluğun sesi işte; 37 derecede…

28 Mayıs 2022

Güllü Bağ

Bana göre en güzel çiçeklerden biri pembe yaban gülüdür. Belki de en güzel kokulu çiçektir. Kıraç ve susuz topraklara bile dayanır; dikenleri haşindir ama buram buram kokusu eşsizdir. Dedem eskiden üzüm bağlarına ve fıstık bahçelerine özellikle diktirirmiş bu yaban güllerinden. Bunların bazılarını ben de gördüm ve hatta onlardan gül koparmışlığım dahi var. Dedemin büyük ağabeylerinden biri de çok meraklıymış güllere köyde, o meşhur bahçesi hâlâ anlatılır. Çocukluğumda köyde Mithat Emmi vardı mesela, o da çiçek ve güllere çok ilgiliydi, evinin önünde rengarenk çiçek saksıları olurdu rahmetlinin, itinayla bakardı onlara.

Barak’ta birden fazla yerde bağı ve bahçesi olanlar, bu arazileri kolayca birbirinde ayırt etmek için farklı muhitteki bu mülkleri değişik isimlerle anarlar. Misal, “Uzun Ok”, “Orta Ok”, “Kısa Ok”, “Küçük Kıraç”, “Büyük Kıraç”, “Zeytinli Bağ”, “Büyük Fıstık”, “Yenice” gibi adlar verirler farklı tarla, bağ ve bahçelerine… Bu isimlerden biri de “Güllü Bağ”dır işte. Bu şekilde sözü edilen bağ veya bahçenin içinde pembe yabani güllerin olduğu ifade edilir veya bir zamanlar orada güllerin olduğu belirtilir. Artık her yanımız antep fıstığı ağacı doldu ama sanki insanlar böylesi incelikleri biraz unuttu. Yabanda güllere rastlamak pek mümkün değil yörede, ne kadar çok olsa da insanlar arpa gibi antep fıstığı fidanı dikmeye devam ediyor dört bir tarafa, hatta aralara bile; iyi mi kötü bu bilmem ama bir şairin dediğin gibi artık insanların ne fazla zamanı ne fazla sabrı ne de fazla tahammülü var çok ince şeylerle ilgilenmeye belki de…

07 Mayıs 2022

Gaziantep ve Lezzet

İnsanlar, genelde lezzeti pahalı ve lüks malzemelerde, menülerde ve mekânlarda arama eğilimindedir. Özellikle günümüzde şov ve gösteriş çoğu şeyin önüne geçmiş durumda maalesef. Oysa bana göre, Gazi şehrimizin en büyük farkı eldekilerle en basitinden lezzeti yakalamaktır. Misal, ciğer kebaplarından arta kalan sakatat parçalarından kavurma gibi eşsiz bir lezzeti elde etmek, Allah’ın nohutundan leziz bir dürüm çıkarmak veya basitçe bir yufkadan hızlıca katmer gibi bir şaheseri meydana getirmek; işte bütün bunlar görece sıradan ve kolay malzemeler ile en lezzetliyi yakalama hüneridir. Antep ustalarının asıl kabiliyeti ve mutfağının güzelliği budur bence…

04 Mayıs 2022

Ağaran

Gaziantep’in merkezi için çok iddialı konuşmak istemem ama taşrasında gerçek Antep baklavası oldum olası lükstü zaten. Hakiki Antep baklavası yöremiz insanı için ancak çok önemli günlerde sayılı şekilde erişilebilen bir şeydi o zamanlar. Bizim için asıl tatlı her daim sütlaç olmuştur mesela. Bir de günü gelince doğal yöresel ürünlerle mutlaka kaynatılan büyük aşure kazanları vardı elbette. Yalnız şimdilerde tuhaf sayılabilecek bir isimle anılan ama bizim “Sulama” dediğimiz ve özellikle yufka ekmek yapımı sonraları krepe benzer ekmeklerin üzerine yağlı pekmez şerbetinin döküldüğü bir tatlımız daha vardı. Evet, baklavanın başkentinin taşrasındaki insanların tatlıları bir zamanlar büyük oranda bu birkaç çeşit lezzetti işte. Özellikle sütlaç tabii ki…

Barak’ın en sevdiğim öztürkçe kelimelerinin başında süt ürünleri anlamına gelen “ağaran” sözcüğü gelir. Geçmişte yörede hemen her evin en azında küçükbaş davarı olduğundan süt ürünlerimiz boldu. Haliyle en tabii yoğurttan, peynire, çökelekten sadeyağa her türlü ağaran çok ve kaliteli olurdu. Yöredeki çoğu kadın ciddi birer süt ürünü satıcısı gibiydi. Haneler için önemli bir ek gelir kaynağıydı aynı zamanda bu süt ürünleri.

Gene o dönem ana besin kaynaklarımızdan biri, gerçi hâlâ da öyle ya, bulgurdu. Onun ötesinde pirinç, her anlamda çok kıymetli ve gözde bir üründü. Yöremizde yetişmediğinden sıklıkla kullanılmazdı. Bazen misafirlere ikram edilir, bazen de sadeyağla yapılan pilavı tek başına bile öğün sayılırdı. Fakat pirincin pilavlar, dolmalar ve sarmalar dışında belki en çok kullanıldığı yer Sütlaç olurdu. Büyük horantaların bu revaçta tatlısı büyük tencerelerde veya odun ateşindeki kara kazanlarda pişirilirdi. O doğal sütün bembeyaz pirinçle buluşması o denli büyük bir lezzet şölenine dönüşürdü ki. Bu kadar az ve basit içeriklerle böylesine leziz bir tadın meydana çıkmasında, sanırım o yağlı ve doğal küçükbaş hayvan sütünün büyük etkisi vardı.

Özellikle bayram arifelerinde evin bir odasına kap kap dökülüp soğumaya bırakılan sütlaçların o güzel görüntüsünü hiç unutmadım doğrusu. Hele bazen odun ateşinin yüksek tesirinden dolayı hafifçe yanmış sütün damakta bıraktığı o eşsiz tadı ise hâlâ çoğu sütlü tatlıda ararım.

24 Kasım 2021

Saklı Kalmış Kahramanlıklar

Antep Savunması'nda, genelde resmi kayıtlara girmiş gazi ve şehitler bilinir ve anılır. Oysa Barak’ın ve Baraklıların rolü pek kayıtlara girmemiştir. Mesela Antep’i işgal eden Fransız askerleri şehre Barak Ovası’ndan girmemiş veya girememiştir. Bunda, Baraklı yurtseverlerin katkısı büyüktür. Yıllardır yöredeki büyüklerden Fransız işgaline karşı yürütülen “Çetecilik” faaliyetlerini duyarım. Nitekim, "Arada Kalmış Yaşamlar" kitabımızdaki "Zöhre" öyküsünde "çetecilik" faaliyetlerinden bahsetmiştim. “Çetecilik”le işgal güçlerine karşı "vurkaç" şeklinde bir direniş sergilendiği anlaşılıyor. İşte bunlardan biri de Hüfney (Hanifi) oğlu Mehmet (Mâhemmet) Tiryaki’dir. Babası Hüfney (Hanifi) Tiryaki’nin, “Fırat’tan Kilis’e kadar bütün “çeteler”in ihtiyacı bana ait…” sözü yörede hâlâ minnetle anılır. Bu sözün yerine getirildiğini Fransız askerlerinin Barak üzerinden şehre girememesinden anlamak mümkün sanırım. (Resim: Halil Gören)

21 Kasım 2021

Barak Muhabbeti: Tarih, Kültür ve Kitaplar

Gaziantep'te, 11 Kasım 2021 tarihinde gerçekleşen söyleşimiz için Oğuzhan Saygılı ve Çelebi Dergisi yetkilileri başta olmak üzere, katılan herkese bir kez daha teşekkür ederiz.

Öne Çıkan Yayın

Barakeli'nde Bir Köy, Seydimen, Hatıralar ve Hikâyeler

"Memleket ve çocukluk, insan hangi yaşa gelirse gelsin ve ne kadar çok mekân değiştirirse değiştirsin, hep yanında taşıdığı şeylerdend...